Yukarıdaki
sözcüğü bizde son zamanlarda konuşma dilimize giren”
potpori”karşılığı olarak kullanıyorum…
Aslı
“potpuri” .Fransızca da “karmaca” anlamına gelen
“pot-pourri”sözcüğünün okunuşu…
Fransızlar
bu potpuriyi her türlü karışım için kullanılıyorlar mı
bilmiyorum, fakat bizde özel olarak ve sadece müzik alanında
kullanılan bir kavram
Bir
kaç türkünün ani geçişlerle art arda söylenilmesi demekmiş…
İçki
masalarımızdaki “koro”larımızda genellikle yaptığımız bir
potpuri uygulamasıdır…
Bir
makamdan bir başka makama aniden geçiveririz…
Üstelik
bu koroda aynı türkü ya da şarkıyı herkes genellikle ayrı ses
tonu ve makamda söyler ve bundan da genellikle kimse pek rahatsızlık
duymaz…
***
Potpuri’nin
“çürüme”yle ilişkisini , Fransızca yazılışını
gördüğümde anladım… “Pourri” sözcüğü sadece çürük,
çürümüş anlamına da gelmiyor….Bu bahtsız sözcüğe
yüklenmiş olan öteki anlamları da sıralayalım: Bozulmuş,
kokmuş, aşınmış, cılk vb… Tek bir sözcüğün
kaldırabileceğinden çok daha fazlası…
Diyeceksiniz
ki, iyi de, nereden aklına geldi şimdi bu!
Bende
şöyle oluyor genellikle:
Köşe
yazısı tasarlarken konudan önce ve sanki ondan bağımsız olarak
bir sözcük düşüveriyor aklıma ve ardı sıra da sürükleyip
getiriyor içinde taşıdığı konunun ayrıntılarını…
Ya
da, konu daha çok bir duygu olarak kımıldamaya başladığında
kendine sanki bir isim arıyor ve o isim oryaya çıktığında da
yazının(ya da şiirin!) yolu açılmış oluyor…
Bu
kez ikincisi oldu…
Günümüzdeki
siyaset üzerine kafa yormaktayken zihnimde “potpuri” sözcüğü
beliriverdi…
Özellikle
müzik alanında kullanıldığını biliyordum.
Acaba
başka alanlarda, örneğin siyaset için de kullanamaz mıydı?
Potpuri
ya da Türkçede uygun bir karşılık olacağını düşündüğüm
bulamaç sözcüğü olarak…
Derken,
işin esasının “çürüme”yle de ilişkili olduğunu görünce,
siyaset alanında da kullanılabileceğine karar vererek rahatladım…
Günümüz
Türkiye’sinde ülke yönetimindeki siyasetin bir potpuri,
Türkçesiyle bulamaç olduğu sanırım rahatlıkla söylenebilir…
Her
şeyin birbirine karıştığı, kavramların şekil değiştiren
bazı bitki ya da yumuşakçalar ya da virüsler gibi şekilden
şekle girdiği, dün söylenenin bu gün tam tersinin söylenip
yarın yine iki gün öncekine dönülerek üç gün öncekinin
yalanlanıp ya da doğrulandığı bir siyaset bulamacı…
Baş
döndürücü, art arda dönemeçli, yerinde sayarken hareket ediyor
görünüp hareket etmedeyken yerinde sayan, yalanla doğrunun
birbirine karışarak neyin yalan neyi doğru olduğunun ayırt
edilemez olduğu bir potpuri, çürüme, bozulma, cılkı çıkma
durumu…
***
Siyasetteki
potpuri ya da bulamacı, toplumda, toplumsal yaşamın her
alanında, bütün toplumsal kesimlerde de görüp yaşıyoruz…
Türkiye
her kafadan bir ses çıkan bir topluma dönüştü…
İleri
ya da geri her toplumda bazı ortalamalar vardır.
Bizde
ortalama diye bir şey kalmadı.
Tepedeki
siyaset ne derse yandaşı olan toplumsal kesimler ona göre şekil
alıyor.
Kendi
fikri, vicdanı sanki yok, ya da buharlaşıp yok olmuş.
Bugünkü
düşman yarınki dost sonra tekrar düşman olabiliyor…
Yönetimdeki
siyasetin karşısında olan kişiler ve çevreler ve aydınlar da
bu toplumsal bulamacın dışında değil.
Kavramlar
altüst…
Haklı
savaş, haksız savaş, barış severlik, barış sevmezlik,yurt
sevgisi, yurt hainliği,demokrasi, otokrasi, sosyalizm, hümanizm,
askerlik, yoldaşlık, iyimserlik, karamsarlık, bir bulamaç halinde
bütün toplumsal kesimlerde beyinleri ve duyguları örtüyor…
***
Türkiye
hızla ve her alanda dünya ortalamasının altına kayıyor.
Bu
toplumsal karışıklık ve çürüme ortamında, insanlarımızı
makul ve sakin bir akıl, orta düzeyde de olsa bir zekâ ve
normal bir duygu ortalamasında buluşturmanın yollarını bulmamız
gerekiyor…
Ataol
Behramoğlu/Cumartesi/ 100218
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.