“Sevgili”
sadece anlamı bakımından değil “sevmek” fiilinden türetilmiş
olmasıyla da dilimizin en güzel sözcüklerindendir…
Okuru
örneklerle yormayayım, fakat bildiğim kadarıyla bu her dilde
böyle değil.
“Sevmek”ten
türetildiklerinde ise,(örneğin İngilizcede, Fransızcada)
bizdekinden farklı olarak hem ad hem sıfat gibi değil sadece ad
olarak kullanılmaktalar…
Bu
kadar dilbilgisiyle yetinerek bizdeki “sevgili”ye dönelim…
Daha
çok mektuplarda kullandığımız bir hitap sözcüğüydü bu.
Mektup
artık tarihe karıştığından sadece günlük konuşma dilinde
kullanılır oldu.
O
da gittikçe daha azalarak…
Bu
konuda bir araştırma yapılsa ilginç sonuçlara ulaşılabileceğini
düşünüyorum…
İnsanların
birbirini giderek daha az sevdiği bir toplumda sevgili hitabının
da azalmasında şaşılacak bir şey olmasa gerek…
***
Siyaset dilinde ise, zaten bizde bu
alanda kullanılmasına pek rastlanmayan sevgi sözcüklerinin yerini
nefret sözcükleri aldı…
Günümüz Türkiye siyasetinde
egemen olan, toplumu da etkiliyor görünen dil; nefret, aşağılama,
hor görü ve daha da ötesinde bir tehdit dilidir…
Etkiliyor değil etkiliyor görünen
dedim…
Çünkü
kötülük sadece ahlâki bakımdan değil fiziksel olarak da
rahatsız edicidir…
Kötü
ve kaba söylemlerden bir an hoşlanılsa da sonrasında bir
tedirginlik hissedilir.
Günümüzde toplumumuz tam olarak bu
noktadadır.
Birileri çıktığında
televizyonların daha sık kapatıldığına, radyoların kapatılıp
ya da seslerinin kısıldığına daha çok tanık oluyoruz…
***
Yazı böylece sevgili sözcüğü
ve oradan da toplumun sevgiye duyduğu gereksinim üzerine sürüp
gidebilir…
Fakat amacım o değil.
Bana bu konuyu düşündüren,
CHP İstanbul il başkanlığına seçilen Canan Kaftancıoğlu’nun
görevi devralırken yaptığı konuşmalarda, eşinden hem de her
seferinde “sevgili eşim” diye söz etmesi oldu…
Siyasette, hele günümüzde, hiç
alışık olunmadık bir dil bu…
Bu alandaki terminolojiye
yukarıdan aşağıya bir bakın: Orada özel yaşam, dolayısıyla
da özel yaşama ilişkin her hangi bir hitap zaten yoktur.
Genel olarak da, eşitler
arasında değil, yukarıya dönük olarak kullanılan, sevgiyle
ilişkisi hemen hiç bulunmayan bir yaltaklanma sözcüğüdür….
“Sevgili cumhurbaşkanımız”, “sevgili başbakanımız”,sevgili
bilmem kimimiz gibi….
Ben bu alanda, özel yaşama
ilişkin de olsa, bir siyasetçinin ağzından bu sözcüğü ilk kez
gerçek anlamıyla işittim ve gerçekten duygulandım…
***
Canan Hanımla sanırım hiç
karşılaşmadık. Fakat değer verdiğim dostlarımdan hakkında çok
olumlu sözler işittim. Sözünü ettiğim konuşmada, kendisine
yönelik , kimileri zaten üzerinde durulmaya değmeyecek kadar basit
suçlamaları bir bir çürüttü. Herkesin tanık olduğu gibi,
söyledikleri kadar duruşu ve tavrıyla da samimi, açık yürekli,
inandırıcı, etkileyiciydi…
Türkiye’de siyasetin bütünüyle,
en azından bir saygı söylemine ihtiyacı var.
Sol
siyasetin ise, cesaret, gerçekçilik, eylemlilik gereksinimi kadar
ortak bir sevgi(ya da yine hiç değilse saygı) dilinde buluşma
gereksinimi de çok açık.
Sevgili Canan Kaftancıoğlu’nun
CHP İstanbul İl Başkanlığına seçilmesini bir nöbet değişimi
ve bütünüyle hem kendi partisinin hem solun önemli bir kazanımı
olarak görüyor, üstlendiği güç görevde başarılar diliyorum.
Ataol
Behramoğlu/Cumartesi/200118
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.