Aralarında
sayısız benzerlik de olsa fiziksel bakımdan birbirinin tıpa tıp
aynısı iki insan olamaz.
Bunu
karakter özellikleri bakımından da söyleyebiliriz.
Hangi
çağa, ulusa, cinse, toplumsal sınıfa ait olurlarsa olsunlar
çeşitli bakımlardan ortak özellik gruplarında toplanabilecek
insanlar, tek tek ele alındıklarında farklı kişilikler, farklı
bireylerdir.
Yaşamı
ilginç kılan başlıca olgulardan biri de bu farklılıklar olsa
gerek.
Yoksa
mekanik olarak imal edilmiş robot toplulukları; ya da herhangi bir
hayvan topluluğunun bile değil,, böcek vb. türünün bir araya
gelmiş unsurları olurduk.
Farklıyız,
kimi kez birbirine taban tabana aykırı fiziksel ve kimliksel
özelliklerimizle.
Fakat
gelmiş geçmiş, şimdiki ve gelecekteki insan topluluklarının bir
bireyi olarak, ortak bir insanlık kaderinin birer parçası,
unsurlarıyız.
“Kimliğim:İnsan”
başlıklı bir kitabıma adını veren yazımda anlatmak istediğim
de sanırım esas olarak buydu.
Farklılıklarımıza
karşın bizi birleştiren en temel gerçeklik insan oluşumuzdur.
Bu
gerçekliğin bu gün için bir ütopya, tam tersinin yaşandığı
bir düş olduğunu elbette biliyorum.
Uzak
ve yakın geçmişte olduğu gibi günümüzde de; edebiyat,
sanat,şiir, insan oluşumuzun, ortak değerlerimizin altını
çizmeye ne kadar çaba gösterse de; siyasette, toplumsal pratikte,
günlük yaşam ilişkilerinde derinleştirilen, bu ortak değerler
değil, ayrılıklar, farklılıklar olmaktadır…
Bizi
birbirimizden ayıranan fiziksel, türsel, sınıfsal, ulusal vb. her
çeşit toplumsal farklılıklarımız…
Öylesine
bir derinleştirme ki bu,dünya dün olduğu gibi bu gün de
insanların birbirini boğazladığı bir mezbahadan farksız.
Bu
boğazlaşma değişmez bir kader midir?
Farklı
kimliklerin, farklılıkların bir arada, barışçıl bir atmosferde
yaşaması bütünüyle olanaksız mıdır?
İşte
tam bu noktada, bu soruya inandırıcı bir yanıt arayışında,
“Farklıyız, Birlikteyiz, Biz Türkiye’yiz” girişiminden söz
etmenin tam sırasıdır….
***
Bu
girişim hakkında ilkin, değerli dostum, avukat Ekrem Demiröz’ün
bir mesajıyla haberim oldu. 2012-2016 yıllarında iki dönem Bursa
Barosu başkanı, şimdilerde Türkiye Barolar Birliği Yönetim
Kurulu üyesi olan Ekrem Demiröz Aralık ayı başlarındaki
mesajında “Farklıyız, Birlikteyiz, biz Türkiye’yiz”
başlığı altında farklı görüşlerden ve çevrelerden insanlar
olarak yaklaşık beş aydır bir çalışma içinde olduklarını,
girişimi ve amaçlarını yılın en uzun günü olan 21 Aralıkta
medyaya ve kamuya açıklayacaklarını bildiriyordu.
Sözünü
ettiğim mesajda da dile getirilen görüş ve amaçlar ise, özetle,
bunun bir vicdan hareketi olduğu, kimsenin yanında ya da karşısında
olunmadığı, farklılıklarımızın çatışma nedeni değil
birlikte ve kardeşçe yaşamayı zenginleştiren bir etken olması
gerektiği, bu yönde yapılacak çalışmalarla da birlikte ve
kardeşçe yaşama iradesinin toplumun bilincine çıkarılmasına
çalışılacağı idi.
21
Aralıkta bu mesaj açıklandı ve az önce telefonda konuştuğumuz
Ekrem Demiröz’den neredeyse her ilin yöresel basın organlarında
yayınlandığını ve ülkenin bütün yörelerinden olumlu
yankılar aldığını öğrendim.
***
“Farklıyız,
Birlikteyiz , biz Türkiye’yiz” girişimi Bursa’dan bütün
ülkeye yayılarak ülke genelinde bir sivil toplum hareketine
dönüşebilir mi?
Bunu
şimdiden kestirmek mümkün değil.
Fakat
sivil toplum örgütlerinin gelişmişlikleri ve yaygınlıkları
bakımından parlamenter demokrasinin yürürlükte olduğu ülkeler
arasında korkarım en altlarda yer alan, bütün tarihinin en çok
bölünmüşlük süreci dayatılmış olan ülkemizde, bu
girişim, böyle bir “vicdan hareketi” önemle desteklenmeli,
örnek alınmalıdır.
Ataol
Behramoğlu, Cumartesi Yazıları, 060118
Tek adam rejiminin yasa tanımaz uygulamalarına karşı dostları, seçmenleri ve partisi Beşiktaş Belediyesi Başkanı Murat Hazinedar’ı yalnız bırakmamalıdır,bırakmayacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.