Vedat Türkali geride edebiyat,
sinema ve siyaset alanlarında dev bir miras bırakarak yaşama veda etti.
Asıl adı Abdülkadir Pirhasan
olduğundan biz yakınları için o Kadir ağabeyimizdi.
Bunu yazarken bizlerden
gençlere,çok daha gençlere haksızlık ettiğimi düşündüm.
Örneğin kızım Barış için o Vedat
dedesiydi.
Zihni, yüreği, belleği, ilgisi,
merakı herkese, her şeye, her yaşa böylesine açık bir başka kişi tanımadım
diyebilirim.
Onunla(ve sevgili Merih ablamızla)
1970’lerin ikinci yarısında tanıştık.
Yazarlar Sendikası yönetim
kurulunda olduğumuz süreçlerde ise
aramızda kopmaz bağlar oluştu.
Vedat Türkali çok az sayıda
şiiriyle de olsa iyi bir şair, daha da önemlisi bir şiir sevdalısı ve
bilgesiydi…
Ona bir şiir beğendirmek çok zor
işti.
Öncelikle divan şiirimiz
konusunda engin bilgi sahibiydi.
Tanışıklığımızdan nice yıllar
sonra odasının duvarlarında “Yeni Aşka Gazel” ve “Ölüme Gazel”adlı şiirlerimin
asılı olduğunu gördüğümde, büyük bir ödül kazanmışçasına sevinmiştim.
“Bir Gün Tek Başına”yı
okuduğumda sanıyorum ki henüz tanışmıyorduk.
Romanın genç kız kahramanı Günsel
hepimizin sevgilisiydi.
Bizim kuşağa yakışırken
kendisinden hem yaşlı hem dünya görüşü ve yaşam anlayışıyla da farklı birine
sevdalanması çok da anlaşılır bir şey değildi.
Kenan tipini şu anda da soğuk ve itici bulurum.
Fakat romanı önemli kılan da
yazarın sanırım bu güç olanı, toplumdaki çelişkileri de daha iyi sergilemesine
olanak sağlayan bu çelişkili ilişkiyi romanının eksenine oturtmuş olmasıydı…
“Mavi Karanlık”, “Yeşilçam
Dedikleri Türkiye”, “Tek Kişilik Ölüm”, bir dev roman olan “Güven”, “Kayıp
Romanlar”, “Yalancı Tanıklar Kahvesi”, “Bitti Bitti Bitmedi”… Adlarını bir
çırpıda saydığım romanları…
“Bir Gün Tek Başına”dan sonra
aynı tatları alarak okuduğum “Kayıp Romanlar” için yazdığım “Vedat Türkali’den
85.Yaş Armağanı” başlıklı yazımı çok sevdiğini söylemişti. Ama orada da durmadı,
ardından iki roman daha yayınlandı.
Vedat Türkali bir kent
romancısıdır. Konuları kentlerde geçer ve kahramanları kentlidir. Bu alanın ve
bu roman türünün son elli yıllık edebiyatımızdaki en büyük temsilcisi
olduğundan kuşkum yok. Gerek bu özellikleri gerekse 90’lı yaşlarında da
değerli ürünler vermiş bir yazar oluşuyla bütün bir dünya
edebiyatının da büyük ve ender bir olgusudur.
Tıpkı geçen yıl yitirdiğimiz sevgili Yaşar Kemal gibi bu gerçek anlamda
büyük yazarımızı da günümüzdeki ve gelecekteki okurlarının kalplerindeki
sonsuzluğa uğurluyoruz.
Ataol Behramoğlu
29 Ağustos 2016
Foça
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.