Özgür Mumcu’nun 18 Mayıs Perşembe günü
yayınlanan “Solun Bildiği Mesele”
başlıklı yazısını okumadıysanız mutlaka okumalısınız.
Gerçi sosyal medyada 1600 gibi rekor bir
beğenme rakamı gördüm. Bu, sevgili Özgür’ün de sevgili babası gibi büyük okuyucu
kitlesine doğru ilerleme potansiyelini gösteriyor.
Özgür yazısında özetle, dinci, milliyetçi ve genel olarak sağın AKP’de birleşmesini tamamladığını; bu
nedenle MHP’nin muhalefette kalmasıyla
iktidarın bir parçası olması arasında zaten fark bulunmadığını; ordu Ortadoğudaki savaşın da etkisiyle “askeri
endüstriyel kompleks”in bileşeni olarak sağdaki bütünleşme içinde yer
aldığından Genel Kurmay Başkanının nikâh şahitliğine şaşırmanın ya da
hayıflanmanın ordudan hâlâ bir şey bekleyenlerin boş hayallerinin sonucundan başka bir şey
olmadığını; İstanbul sermayesine umut bağlayanların da yine aynı nedenlerle boş bir
hayal içinde olduklarını belirtiyor…
Sonuç olarak da, yazarın kendi sözleriyle ”“Demokrasinin
büyük sermaye ve orduya dayanarak getirilemeyeceği solun çok iyi bildiği” şeydir. Öyleyse bu sol,
“sınıf” olgusunu yeniden
“gündeminin merkezine” almalıdır…
***
Doğru,
nesnel bir irdeleme sonucu, sağlam görüşler ve sonuçlar…
Fakat yine de açımlanması, irdelenmesi,daha
doğrusu tamamlanması gereken noktalar
olduğunu düşünüyorum….
Öncelikle HDP konusu, Kürt sorunu.
Bu sorun, solun gündeminin neresindedir?
Bundan da önce, sözünü ettiğimiz hangi soldur?
Radikal bir sol için sınıf olgusunu da, Kürt
sorununu da gündemin merkezine almak çok zor değil.
Fakat
bir kitle partisi olan CHP bunu nasıl, ne ölçüde gerçekleştirebilir?
Bir çırpıda yanıtlanamayacak, enine boyuna
irdelenmesi, tartışılması gereken bir sorundur bu.
***
İdeolojilerin bir üst yapı olgusu olduğunu
Marksist öğretiden bu yana biliyoruz.
Bu benim
de esas olarak paylaştığım görüştür.
Fakat her ülkenin, her toplumun özgül
koşullarına bağlı olarak…
Solun gündeminin merkezinde sınıf olgusunun
bulunması gerektiğinde kuşku yok.
Sol, bütün kanatlarıyla, emekçi halka yönelmeli, ona seslenmeli, onun
aydınlanmasına ve örgütlenmesine katkıda bulunmalıdır…
Fakat ülkemizin özgül koşullarında,her
sınıftan ve toplumsal katmandan insanımızı aynı ölçüde ilgilendirmesi gereken,ve günümüz koşullarında daha da
yaşamsal önem kazanan bir başka sorun, laiklik ve aydınlanma değerlerine
ilişkin olandır.
Bu gün bu sorun, korkarım ki, solun
doğal muhatapları olması gereken emekçi halk kitlelerinden çok daha fazla,
ekonomik anlamda çok da büyük sorunları olmayan toplumsal kesimlerden
insanlarımızın da içinde bulunduğu, yine milyonlarca insanımızı derinden
ilgilendirmektedir ve ilgilendirmelidir.
Ülkemizin var olma yok olma sorunu ;
insan olmak, insan gibi yaşamak, insanlığın ve kendi ülkemizin yüzlerce yıllık
aydınlanma, çağdaşlaşma savaşımlarına ve
kazanımlarına layık olmak; sadece
bugünümüzün değil geleceğimizin de yaşamsal sorunudur bu.
Türk aydınlanmasının büyük önderi
Mustafa Kemal’in önderlik ettiği aydınlanma devriminin, kendi ülkemizinki başta olmak bütün bir insanlık tarihinin
aydınlanma, çağdaşlaşma, gerçek anlamıyla insanlaşma yönündeki kazanımlarının,
birikimlerinin; Türkiye Cumhuriyetinin var oluş temellerini oluşturan evrensel değerlerin yanında olmak ya da
olmamak sorunudur….
Bu sorunlara ilgisiz bir solun, sınıf
olgusunu gündeminin merkezine de alsa,
ülkemizin koşullarında başarı
şansı sıfırın da altındadır.
Bu nedenlerle de, söz konusu nikâh
tanıklığı da içinde olmak üzere her kişisel ya da
toplumsal olayın bu açıdan da
görülüp değerlendirilmesi doğaldır.
Soru, İnsanın kişisel ya da sınıfsal çıkar ilişkilerin oyuncağı bir kukla mı,
yoksa insan olma adına ve onuruna daha yaraşır bir varlık mı olduğudur…
Ataol Behramoğlu/Cumartesi Yazıları/210516
Okuma Önerileri:
-Onur Öymen/Arka Plan(Teröre Yön Verenler)-Remzi
Kitapevi
-Erol Ertuğrul/Bir Demet Işık-Bir Demet Tat/Uyum
Yayınları
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.