Bir süredir zihnimde “sıradan
yurttaş” kavramı dolanıp duruyor…
Çünkü onunla sorunlarımız var…
Bu sorunlardan başta geleni de,
siyasal iktidarın büyük ölçüde bu yurttaşın oylarıyla belirleniyor olması…
Çünkü sıradan yurttaşın çoğunluk
oluşturduğu bir ülkede yaşamaktayız..
Peki kimdir bu sıradan yurttaş?
Sıradanlık nedir?
Bu
kavram ülkeden ülkeye değişir mi, değişmez mi?
Yerimiz elverdiğince irdeleyip yanıtlamaya
çalışalım…
***
Sıradanlık kavramı kuşkusuz ki
ülkeden ülkeye değişir.
Bizim örnek almaya alıştığımız
Batı ülkelerinin bütün yurttaşları, çok az istisna dışında, ortalama kültür
sahibidir.
Ortalama bir eğitimden geçmiştir.
Sıradanlığın karşıtı seçkinlik ise,
yine hiç kuşkusuz o ülkelerin küçümsenemeyecek sayıda seçkin aydını vardır.
Fakat seçkinlikle sıradanlık
arasında bizde olduğu gibi uçurumlar
bulunmaz.
Her iki tür insan pek çok
konuda farklı görüşlere sahip olsa da temel bilgi alanlarının hiç birinde birinin ak dediğine öteki kara demez.
Bu iki tür insanı, sıradanla seçkini
birleştiren en önemli olgu ise, kanımca din inancıyla ilgili olandır.
Herhangi bir mistik inancı olsun ya
da olmasın, bu gibi ülkelerde, yine çok az istisna dışında, evrenin ve insanın
varoluşunu bilimsel verilere aykırı gerekçelerle açıklamaya çalışana pek de
rastlayamazsınız.
Özetle, din bir bilimsel açıklama
aracı ya da yöntemi değil, kişisel inanç olgusudur.
Bu nedenlerle de, sözünü
ettiğimiz Batı ülkelerinin ortalama yurttaşını, sıradan sıfatıyla nitelemek pek
de doğru olmaz.
Bu toplumlarda da ( yakın tarihin Nazizm,
Balkanlardaki boğazlaşmalar vb. örneklerindeki gibi), topluca geriye gidiş olasılıkları, büsbütün
görmezden gelinemeyecek de olsa geçici
ve kural dışı(istisnai) sayılmalıdır…
***
Eski ya da yeni sömürgelerde,
örneğin pek çok Afrika ülkesinde, Güney Amerika ülkelerinde, sanayileşmede
gecikmiş Doğu ve Ortadoğu coğrafyası
ülkelerinde, durum farklıdır.
Bu gibi ülkelerdeki sıradanlık
ve seçkinlik olgularını kendi özellerinde ayrı ayrı irdelemek gerekir.
Fakat özetle söylenecek olursa,
feodalizmin, köylülüğün, sözlü kültür değerlerinin aşılmamış olduğu bu tür ülkelerde , sıradanlık ve seçkinlik
arasında bizde olduğundan daha da büyük uçurumlar vardır…
Bu uçurumların (örneğin Güney
Amerika ülkelerinde halk kitlelerinin sahip
olduğu isyancı gelenekler gibi her
toplumun kendine özgü özelliklerinin bir sonucu olarak)her zaman sıradanlık
aleyhine olmadığı ise apayrı bir konudur…
***
Bize gelelim…
Sıradan diye adlandırdığım, en
iyimser bir oranlamayla dört kişiden rahatlıkla ikisinin oluşturduğu bu yurttaş türü büyük ölçüde
eğitimsizdir.
Temel bilimsel bilgilerden, çağdaş
aydınlanma değerlerinden habersizdir.
Bu nedenlerle de bilimsel bilginin ve ahlâk değerlerinin
kaynaklarını din inancında aramaya
yatkındır…
Bizdeki sıradan insan aynı zamanda otorite
tutkunudur…
Zaten tartışılmaz bir otorite
olan dinsel inançla geneldeki otorite tutkusunu kişiliğinde birleştiren bu
yurttaş tipinde demokrasi, özgürlük, çağdaş anlamlarıyla yurttaşlık ve bağımsız kişilik bilinci aramak boşunadır…
Sömürgelik yaşamamış; tersine,akıncı,
savaşçı bir geçmişin günümüzdeki temsilcileri olan bu
insanlarımızın, otoriteye itaatin yanı sıra
bu geçmişten tevarüs ettikleri, kendini beğenmişlik,her anlamda ve her alanda
sabit(değişmez) fikirlilik,düşünce ve inançlarının tartışılmazlığı gibi özeliklerinin de altını ayrıca çizmek gerekir…
İyi kötü eğitim almış ve bu eğitsel
donanımın gereği olarak kendini sorgulama bilincine sahip aydın
çevrelerle, düşünme yeteneği doğmalarca
tutsak edilmiş sıradan yurttaş arasında, bu anlamda da aşılması güç uçurumlar
bulunmaktadır…
Bu uçurumlar nasıl aşılacak,
aşılabilir mi?
Ortalama ve ortalama üstü kültüre sahip yurttaşla sıradan yurttaş
arasında ortak bir dil bulunabilecek mi, bulunabilir mi?
Bunların hiç değilse bir bölümünü
irdelemeyi de önümüzdeki haftaya bırakalım…
Ataol
Behramoğlu/Cumartesi Yazıları/130216
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.