Ders kitaplarında yer almamış olsa adını
korkarım çok az şiir severin bileceği Ömer Bedreddin Uşaklı benim çok sevdiğim
bir şairdir.
Bu çok sevmek sözünü rastgele
kullanmıyorum.
Çünkü o,
on yıl önce bu sütunda, sonra “Yurdu
Teninde Duymak” adlı kitabımda yayınlanan “Kaçkar
Dağları Dumanlı” başlıklı bir yazımdaki
sözlerimle söyleyecek olursam, “memleketçi
şiirimiz”in ilk ve en güzel
ustalarındandır…
Yine
aynı yazıda adını andığım “Çoruh Akşamları” ve yanı sıra “Bataklık Güneşleri” adlı şiirleri beni
her okuyuşumda ürperten güzelliktedir…
Sözünü ettiğim yazı Artvin’i ve Çoruh
nehrini ilk kez görmenin heyecanıyla yazılmıştı…
“Çoruh
Akşamları”nı ve şairini
anımsayışımın Artvin’deki direnişle ilgili olduğunu tahmin edersiniz…
İzninizle bu yazıdan, Şavşat yönünden
geldiğimiz Artvin’e ilişkin bir bölümü
almak isterim:
“Artvin
önce dağlar arasından yüzünün bir yanını gösteriyor…
Az sonra bu –dağdan yapılma- (peçe,yaşmak,ne
derseniz deyin) örtü açılacak ve yalçın bir tepenin dimdik eğimli yamacına yapışmış gibi duran kentin tümü
görünecektir…
İnsanın başı dönüyor…Bu evler aşağıya, Çoruh
Vadisi’ne uçmaz mı?
Fakat hayır,bu yalçın kayalı dağlar Artvin’i
kucaklamış, bağrına basmış.Artvin onların çocuğu, bir parçası…”
Evet. Altın ve bakır çıkarmak için
parçalanmak, delik deşik edilmek istenen böyle bir coğrafyadır…
***
“Sıradan
yurttaş”ımız genellikle şöyle düşünmeye yatkındır:
Altın ve bakır çıkarılmasına neden
karşısınız?
Siz ülkemizin zenginleşmesini istemiyor
musunuz vb…
Bu insanlarımıza şunları anlatmak gerekir:
Bir ülkenin, insanıyla birlikte asıl ve en
büyük zenginliği doğasıdır.
Türkiye doğasal güzellikleriyle gezegenimizin
eşsiz, benzeriz bir ülkesidir.
Her yere rastgele iş makineleriyle,
kazmalarla giremezsiniz.
Bunu hele o yörenin insanlarının iradesine
karşı yapamazsınız.
Kaldı ki, böyle bir coğrafya, eninde sonunda bitecek olan altına
ve bakıra karşı, turizm değeriyle ve olanaklarıyla, ülkemize kat kat ve
bitimsiz zenginlikler taşır…
Onlara şöyle bir örnek de
verebilirsiniz: Diyelim ki tarihsel anlamı ve değeri olan bir mekânın, örneğin
Süleymaniye’nin ya da Topkapı Saray’ının altında değerli bir madenin bulunduğu
keşfedildi. Camiyi ya da sarayı bu madene ulaşmak için yıkacak mıyız?
Söz konusu yurttaşa bunları anlatabiliriz ve
anlatmalıyız… Fakat talancı, sömürücü,
ahlâksız, “millet” ve yurt duygusundan
yoksun, para ve mal mülk hırsını her şeyin üstünde tutan bir anlayışın temsilcilerine karşı ne
yapılabilir?
Yapılması gereken, sadece ve ancak Cerattepe
direnişçilerinin yaptığıdır…
Bu kahramanca, özverili, gözü pek ve yurtsever
direniştir…
Kalbimiz onlarla birlikte
ve bedenlerimizle de yanlarında olmaya hazırız…
Cerattepe’de doğa ve halk
düşmanlığı kazanamamalıdır ve kazanamayacak…
***
“Çoruh Akşamları” nın bir yerinde şair bu
nehri zincirlenmiş bir esire benzeterek
şöyle diyor:
“Girdapların kararmış gözleri süzülünce
Korkunç
birer dev gibi sulara girer dağlar
Karlı
dağlar ardından titrek bir ay gülünce
Çoruh
zincir içinde bir esir gibi ağlar…
Korkunç
birer dağ gibi sulara girer dağlar…”
Yurdumuzu yurt sevgisinden, vicdandan, “millet” saygısından yoksun soygun
çetelerinin elinde “zincir
içinde bir esir gibi” ağlatmayacağız, ağlatmamalıyız…
Ataol Behramoğlu/Cumartesi Yazıları/270216
28 Şubat Pazar günü 15.00-17.00 arasında Ataşehir
Zübeyde Hanım Öğretmenevi Konferans Salonundaki
“İyi Bir Yurttaş Aranıyor” başlıklı dinleti ve gösteriye bütün sanatseverleri bekliyoruz…(A.Behramoğlu,U.Asan, E.Ataer,T.Büyükkaya,
H.Çetin, N.Özgentürk,G.Tuncer,M.Uca)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.