Bu seçkin eğitim kurumumuzun değerli genel
müdürü Sevinç Atabay’ın beni onurlandıran çağrısıyla bu eğitim yılının
açılışında ülkemizin her yöresinden gelmiş yüzlerce öğretmen arkadaşıma
yaptığım konuşmamın başlığı da yine
“Öğrenmek Sevinci”ydi…
Şu anda bu satırları Karabük TED Koleji’nin
bir odasında,kolejin önce ilkokul öğrencileriyle,ardından ortaokul ve
liselilerle yaptığım söyleşi şiir
dinletisi sonrasında yazıyorum…
‘Dünya Halk Masalları”nı imzaladığım ilk okullulara masal olgusu üzerine düşündüklerimi anlattım..
İnsanın bilmek gereksinimi ve hayal etme yetisiyle masallar arasındaki
bağıntıdan söz ettim…
Sonrasındaki sorularıma ilk okul
çağındaki bu çocuklarımızdan hiç de çocukça olmayan yanıtlar aldığım…
Kitap imzası sırasında, beni çok sevdiğini
söyleyen bir minik kızımızı yanıma çağırarak sevgisinin nedenini sorduğumda, “çünkü
çok güzel anlatıyorsunuz” diye yanıtladı beni…
Bir çocuktan aldığım bu övgü, yaşamımca aldığım
en onur verici, beni en çok mutlu eden bir övgüdür…
***
Ortaokul ve liselilere yaptığım konuşmanın konu
omurgası da “öğrenmek sevinci”ydi…
Bir edebiyatçı olarak asıl merak konumun
edebiyat olduğunu, fakat örneğin fizik
ya da matematiğin; biyoloji, kimya, yada bir başka bilimsel disiplinin de beni
aynı ölçüde ilgilendirip heyecanlandırdığın anlattım…
“Öğrenmek sevinci”nin yanı sıra “daha çok
insan olmak” gibi en azından “formülasyon”unun bana
ait olduğunu düşündüğüm bir başka
kavramdan söz ettim…
İnsanlık nasıl yerinde saymıyorsa tek
tek insanların da yerlerinde saymadığını, saymaması gerektiğini,
öğrenilen her yeni şeyin daha çok insan olma yönünde bir adım olduğunu anlattım…
Konu böylece kendiliğinden “değişme”
kavramına geldi…
Değişmeye karşı koyma konusunu
anlatırken dünyada Galileo’nun buluşlarına kilisenin karşı çıkmasını, bizde de
basımevinin üç yüz yıl gecikmesi ve ilk
rasathanenin top atışlarıyla yıktırılması örneklerini verdim…
“Değişime kimler karşı olur” soruma
verilen yanıtlar ise tek sözcükle muhteşemdi…
Bir öğrenci, “tembeller” diye
yanıtladı… Hemen arkasından bir başkası “düşünme tembelleri” diye bu yanıtı
geliştirdi…Bir üçüncü öğrenci ise “işi tıkırında olanlar” diye veciz bir yanıt
verdi…
***
Şiir okuma öncesinde bu sevgili çocuklara
Atatürk’ten söz ettim.
Onun büyük bir asker, büyük bir devlet adamı olduğu kadar, içi nasıl öğrenme sevinciyle
dolup taşan bir büyük aydın, büyük bir düşünür olduğunu örneklerle anlattım…
Atatürk’ü anmanın artık klişeleşmiş
ağıtlardan değil, onu anlamaya, ona layık olmaya çalışmaktan geçtiğini söyledim…
Konuşmamada en büyük alkışları da bu sözler
aldı…
***
Şu anda, ülkemizde bilimsel eğitimin,
aydınlanma düşüncesinin bu sarsılmaz kalesinin, TED Kolejlerinin birinin bir
odasında bu satırları yazmaktayken
gözlerimin önünden, yüreğimden bütün bu evlatlarımızın görüntüleri,
kulaklarımdan sesleri geçiyor ve böyle bir ortamda bulunuyor olmamın onurunu ve
mutluluğunu yaşıyorum…
Sizlerle az önce aldığım bir haberin sevincini de
paylaşmak isterim…
İki hafta önceki yazımda Hatay TED Kolejinde tanıştığım ve
bulunduğu yerin kilidini açarak çocukların arasına karışmayı başaran, bu nedenle
de adı “Özgür”olsun dediğim bir keçi arkadaşımdan söz etmiştim…
Karabük TED’in değerli müdürü Kerim
Barçın’ı telefonla arayan Hatay TED’in değerli müdürü Serdar Aydın beni
telefona istedi ve oradayken
konuştuğumuz bir konunun gerçekleştiğini, Özgür’e bir eş bulunarak
yalnızlığının sona erdirildiği müjdesini
verdi.
Demek ki çok geçmeden Hatay’da keçi
torunlarımı da sevebileceğim…
Bu arada, hayvanat bahçesi de “Hayvan Dostlarımız
Bahçesi” olmuş… Bütün hayvanat bahçelerinin adları böyle olmalı…
Ataol Behramoğlu/Cumartesi Yazıları/121216
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.