Fakir
Baykurt, Dursun Akçam, Talip Apaydın’dan sonra, Köy Enstitülü
yazarlar kuşağının benim en sevgili ağabeyilerim arasında yer
alan seçkin bir temsilcisini, Mehmet Başaran’ı da sonsuzluğa
uğurladık.
Köy
kökenli Başaran, giyimiyle, kuşamıyla; yüzünde hep ince bir
gülümseyiş, düşüncelerini sözcüklere dökmekten
çekinmeksizin, fakat karşısındakini incitmekten korkarcasına bu
sözcükleri özenle seçerek, sesini hiçbir zaman yükseltmediği
zarif konuşmasıyla, doğuştan ve gerçek bir aristokrat gibiydi.
Mehmet
Başaran’ı, şiirini,kişiliğini ve ondan okuduğum ne varsa
hepsini çok sevdim. Halk tarlasında doğup boy atmış ve insanca
bir yaşama olan umudunu hiçbir zaman yitirmemiş nadide bir
çiçekti.
Bu
duygularımı kendisine hem konuşmalarımızda hem de Ağustos 2010
tarihinde yayınlanan bir yazımda iletebildiğim için şu anda
buruk da olsa bir mutluluk duyuyorum.
Onunla
ilgili unutulmaz bir anım ise, 12 Eylül 1980 sonrasının karanlık
zamanlarına ilişkindir.
1982
yılını cezaevinde geçirdikten sonra devam eden duruşmaların
sonucunda 1984’te 8 yıl ağır hapis cezasına çarptırılmış,
kendi ülkemde bir anda sürek avında izlenen bir av hedefi
durumuna düşmüştüm.
O
günlerde onunla bir yayınevinde aynı büroda çalışan bir
yakınım yoluyla Mehmet Başaran’dan, istersem gidip onlarda
kalabileceğim haberi geldi…
Faşizmin
polisinin, zaptiyesinin peşinde olduğu bir kaçağı saklamayı
göze almanın ne demek olduğunu o günleri yaşamamış olanlar
zor anlarlar.
Kendini
ateşe atmak demekti.
Elbette
kendisine teşekkürlerimi iletmekle yetindim.
Fakat
bu olağanüstü dostluğu, yürekliliği, özveriyi, dayanışma
duygusundaki yüceliği hiçbir zaman unutmadım.
Sevgili
Mehmet Başaran’ı (yaşadığımız sürece) kalplerimizdeki ve
başta şiirleri olmak üzere yapıtlarındaki sonsuzluğa uğurladık.
Sözünü
ettiğim “Yalın,Lirik,Toplumcu” başlıklı yazımdan, ilk
kitabı “Ahlat Ağacı”na ilişkin bir küçük paragrafla ona
ve şiirine olan sevgimi tekrarlamak isterim:
“Türk şiirinin en has
özelliklerinden biri, lirizm, kitabı oluşturan bütün şiirlerde
buram buram tütüyor.Lirizm, duyguların kanatlanışıdır.
Romantizmin onsuz olmaz özelliğidir.
İnsanın sonsuzluğa özlemidir.
Mehmet Başaran’ın denebilir ki bütün şiirlerinde bu lirik duygululuğun izini süreriz.
Fakat daha en baştan, gerçeklikten kopuk olmayan, tam tersine onunla beslenen bir duygululuktur bu.
(....)
Yıllar sonraki bir şiirinde doğum tarihinin 17 Nisan, yani Köy Enstitüleri’nin kuruluş tarihi olduğunu yazacak olan bu Trakyalı köy delikanlısı, “Ahlat Ağacı”nın “çıplak bir doruğun üzerinde”ki yalnızlığını, onun “kıraç toprak”taki yaşamını, “köylünün hali”ne benzetiyor…
Böylece, köy ve köylü konulu şiirimizde de, “orda bir köy var” uzakta ya da “Çoban Çeşmesi” süslemeciliğinden olduğu kadar salt gerçekçi yaklaşımlardan da farklı yeni bir gerçekçi-lirik yol açılmış oluyor…
Bu, genç Başaran’ın çağdaş şiirimize önemli katkısıdır…”
Bazı şairler yaşamdan hangi yaşta ayrılırlarsa ayrılsınlar şiirleriyle hep genç kalacaktır.
Mehmet Başaran o şairlerdendir.
Ataol Behramoğlu/Cumartesi Yazıları/040715
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.