Babam kendi meslek alanında önde gelen bir bürokrattı ama, biz çocuklar sokakta büyüdük sayılır…
Başka bir deyişle, oyun yerimiz sokaktı, mahallemizdi.
Bu nedenle de günlük konuşma dilimiz denebilir ki sokak diliydi…
Bir kavga ya da kapışma öncesinde sıklıkla kullandığımız bir söz “Sen kendini ne sanıyosun” du….
“Sanıyorsun” değil, “sanıyosun”…
Böyle söyleyince soru ya da ünlem ya da ikisi birden daha etkileyici bir vurgu gücü kazanıyor…
Aynı anlamda, fakat artık kavga öncesinde değil de kapışmaya kıl payı bir başka söz “Sen kimsin lan!”dı…
Burada a soru tonlaması, yerini bütünüyle ünleme bırakmış oluyor…
Birine “sen kimsin lan!” dedikten sonra kapışma kaçınılmazdır…
Ya da biz öyle öğrendik…
***
Sokak dilinin bizim şiirimizde önemli bir yeri vardır.
İlk büyük ustası bu dili olabildiğince “terbiye ederek” kullanan Orhan Veli ise, bir başka büyük usta onun ardı sıra şiirlerini neredeyse bu dille kuran Metin Eloğlu’dur.
“Sultan Palamut”, “Horozdan Korkan Oğlan” gibi ilk kitaplarında topladığı şiirlerinde bu dildeki büyük şiir potansiyelini ortaya çıkaran bu sevgili şair, daha sonra bir çeşit “sözlükçülüğe”(letterism) yönelerek şiirinin gücünü bence dağıtıp azalttı…
Buna karşın onun özellikle ilk dönem şiirlerinde günlük konuşma diliyle toplumcu bir yaklaşımın birbirine çok yakışan birlikteliği vardır.. Bunlardan birini, “Zurnanın Zırt Dediği Yer” adlı olanı, azıcık kısaltarak birlikte okuyalım:
“Bu dünya Sultan Süleyman’a kalmamış; / Ama size kalacak. /;/ Olur a, Sultan Süleyman bilememiş işini/ Ama siz bileceksiniz./ Şöyle sizinle beraber üç beş kişi;/
Öte yanı kördöğüşü./ Bir konağınız var dayalı döşeli/ Kapıda arabanız, oda oda mutluluğunuz/Kadehte kuşsütü var, tabakta minare gölgesi.../ Oh, yaşamak ne güzel şeymiş be!/ Güzeldir tabii…
Şimdi de bir oda düşünün bakalım;/ Halı, kilim hakgetire./ Ekmeğin, katığın lafı hiç edilmesin/ Otu ocağı bir kalem geçin;/ Beş kişi uzanmış bir sedire,/ Basıyorlar küfürü/
Kime?/ Ne bileyim ben, kime.../ Bu oda niçin mi yoksul?/ O beş kişi yoksul da onun için./
Bu bayların, bayanların derdi ne mi?/ Ne olacak: Memleketin derdi./ Peki ama, çaresi yok mu bu işin?
Ha şöyle/ Düşünmeye alışın….”
Orhan Veli-Metin Eloğlu şiirinin, bu anlamda da (ister konuşma, ister sokak dili deyin) bu yer yer argomsu, fakat kıvrak, etkileyici dilin, benim şiirlerimin de bir ana damarı olduğu sanırım söylenebilir…
***
Sokak
dili derken şiire geldik, şimdi yine asıl konuya , “sen kendini
ne sanıyosun”a dönelim…
Bir
ülkede, bir toplumda bu türden sorular, ünlemler, meydan okumalar
sıklaşıp yaygınlaştı mı, gerilim giderek yükseliyor
demektir…
Hele bu
çekişmeler siyasi iktidar sahipleriyle toplumun bireyleri arasında
karşılıklı olarak “Sen kimsin lan!” yüksek gerilim alanına
tırmandı mı, o siyasal iktidarın da, o toplumun da temelleri
sarsılıp çatırdamaya başlamıştır…
Tıpkı
şu anda bizde olduğu gibi…
Ataol
Behramoğlu/Cumartesi Yazıları/060615
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.