Canını kurtarmak için savaş tutsağı olmayı
göze alarak paraşütle inmekte olan
Rus pilotun havada eli kolu
bağlıyken vurulup öldürülmesinden sonra bu kez Rusya’nın
Türkiye Büyük Elçisi bir resim sergisinin açılışında konuşmasını yapmaktayken
bir sivil polisin kurşunlarıyla sırtından vurularak katledildi.
Öldürülenler Rus, öldürenler Türk.
Cinayetlerin işlenme biçimleri
alçakça.
Her ikisinde de öldürülen kişiler
kendilerini savunma şansına sahip değil.
Bir an kendimizi sıradan bir Rusya
yurttaşı yerine koyup düşünelim:
Türk savaş pilotu, öldürülen Rus pilot
gibi,savunma şansına sahip değilken, kullanmayı pek sevdiğimiz bir deyimle,
“kahpece” vurulup öldürülmüş olsun.
Türkiye’nin Rusya’daki Büyükelçisi
de, bir sanat sergisinde barışçıl olduğu
tahmin edilebilecek konuşmasını
yapmaktayken ve her şeyden habersizken bir Rus sivil polisi tarafından sırtından
kurşunlanarak öldürülsün.
Üstelik katil, babası yaşındaki kurbanı
yerde belki henüz son nefesini vermeden yatmadayken ona üst üste kurşun sıkmayı
sürdürsün.
Ne düşünürdük ve ne yapardık?
Kuşkusuz Rusya elçiliğini,
konsolosluklarını basar, Ruslara ait ne varsa yakıp yıkar, temsili cenaze
törenleri düzenler; meydanları,cami avlularını intikam sloganlarıyla,
hakaretlerle inletirdik…
Görebildiğimiz kadarıyla Rusya’da böyle şeyler yapılmadı.
Buna karşılık, sıradan olsun ya da
olmasın, bir Rus’un aklından geçebilecek düşüncelerle konuşmalarda geçebilecek sözleri tahmin
edebiliriz:
Türkler Türklüklerini gösterdiler.
Acımasız ve güvenilmez bir millet.
Akdenizlerine de Kapalı Çarşılarına da,
Topkapı Saraylarına da lanet olsun vb..
Somuttaki sonuç ise, hiç kuşkum yok ki ve ne yazık ki zaten ölümcül
yara almış turizmdeki tükenişin daha da dibe vurması ve düzelir gibi olan Rusya-Türkiye
ilişkilerinin bir kez daha
kırılganlaşması olacaktır…
***
Bir insanın yaşamına bir başka insan
tarafından son verilmesi olabilecek en kötü şeydir.
Kurban, deneyimli, önemli bir diplomat.
Türkiye gibi sorunlu bir ülkede komşu büyük ülkeyi temsil ediyor.
Türkiye’ye, Türklere yakınlık duyduğu,
rütbeli bir asker olan pilotun öldürülmesinden sonra baş aşağı giden Türkiye-Rusya
ilişkilerini düzeltmek için çok çaba harcadığı biliniyor.
Koruma istemeyişi de Türkiye’ye,Türklere
duyduğu güvenle ilgili olmalı.
Fakat o istemiyor olsa da Türkiye’nin,
üstelik Rusya karşıtı gösterilerin yapıldığı bir dönemde Büyükelçiyi korunmasız
bırakması aklın alabileceği, kabul edilebilecek bir şey değil.
Katilin canlı değil “ölü ele
geçirilmesi” ise bir başka büyük soru işareti.
Bu
ve benzer soruların bu günkü siyasal yönetimce yanıtlanabileceğini ise kuşkusuz hiç kimse
beklemiyor…
***
Katilin giyimiyle kuşamıyla, dış görünümüyle
, bilinen “İslamcı” katil tiplerine benzemediği dünyanın da dikkatini çekmiş,
çok kişiyi şaşırtmıştır da…
Fakat biz şaşırmıyoruz…
O dış görünüm, Cumhuriyet devrimiyle
gerçekleşen çağdaşlaşmanın o günlerden bu günlere süregelen, gericiliğin bütün çabalarına karşın ortadan
kaldırılamayan bir sonucudur…
Fakat bir dış görünüm olarak…
Cinayet sırasında ve sonrasında attığı
sloganlar ve nefretle kasılıp çirkinleşen yüz ifadesi ise, karanlık iç yüzün
dışa vurumudur…
Nedir bu çelişki,nereden kaynaklanıyor?
“Bir Gün” gazetesinin çok başarılı ilk
sayfa manşetindeki soruyla, AKP iktidara geldiğinde sekiz yaşındaki bir çocuk,
bu iktidarın on dördüncü yılında, yirmi iki yaşında, nasıl “ cihatçı” bir
katile dönüştü?..
Sorunun yanıtını, “dindar ve kindar nesiller yetiştirmek”
hedefinden başka yerde aramak, ya
bilinçsizlik, ya korkaklıktır…
***
Rusya’yla bu ikinci travmanın, Türkiye-Rusya
ilişkilerinde ne yazık ki çok uzun süreli, onarılması çok güç sonuçları olacak.
Sıkıntımı azaltan tek olgu, CHP Genel
Başkanının Rus devlet başkanına mektup göndermekle Türkiye’nin bugünkü siyasal
iktidardan ibaret olmadığını göstermiş olmasıdır…
Ataol Behramoğlu/Cumartesi/241216
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.